28 Nisan 2009

bugüne bir soru

bir kedi olmakla bir insan olmak arasındaki en büyük fark nedir?

27 Nisan 2009

ayva reçeli

bir koskopkocaman hafta olmuş ben biloğa tıkırdatmayalı. çasçapçabuk akıp giden 7 gün. akıp gidene dışarıdan bakıp aptalca gülümseme seansları. minimum yer değiştirmece ve mesafeleri yenme çabasının ardından bilinmeyen zamanda bilinmeyen bir yerde geçirilen saatler. uyku. zamanları unutturan, saatleri kaybettiren bir adam.

ben böyle bir ayva reçeli yemedim kuzum. kavanozu deniz tuzundan, kapağı midye kabuğundan. saçında datça güneşi saklanmış. daha yazarsam güneşler kızar. o kadar.

20 Nisan 2009

anne iksiri

yarım limon suyu
alabildiğine bal
ve kupayı dolduracak kadar sıcak su.

bazı çevrelerde çok sevgili başbakanın zevcesi emine hanım'ın iksiri olarak bilinse de benim annem ondan çok daha önce bildiği için bana göre anne iksiri. heheyt.

hasta, çorbası tasta (değil, çok çok uzakta...) sus sus.

çok büyük şeyler isteyen bi kadın olmadım hiçbir zaman. küçük detaylarda takıldım, minicik ayrıcalıklarda konakladım. bundan sonra da böyle olmasını dilediğim için buraya yazıyorum.

güneş vardı bugün güney'de. kumpirimi sadece kedilerle değil karıncalarla da paylaştım. a beycim diretti de diretti. anlat anlat!!

anlattım ama azıcık. çoğunu kendime sakladım. sakındım işte. ne bileyim niye.

banka-fotokopici-çamaşırhane-kütüphane noktalarını birleştirdiğimiz tuhaf maceramızda beni neredeyse sırtında taşıdı desem yeri. hasta olduğumu söylemiş miydim? hastayım, hasyatım, yatmayan hastayım. öksürüyorum ve göğsüm birazcık ağrıyor. sigara içen biri hastalanırsa nasıl olurmuş deneyimledim. feci bi his. akciğerler boğaza yapışıp çıkmak istiyor sanki, feci bi ağrı. umrumda mı? hayır elbette. hastalığımdan sapıkça zevk alamayacak kadar bi şey bi şeyim. ne olduğunu söylemem şimdi bilog, üstüme gelme.

güney'de güneş var dedim ben ama kuzey'de de varmış yahu. kahvemi güneşte demledim. ahahahha.
öteki a beycim diretti bu sefer de. anlat anlat!! gözlerimi kıstım, kocaman gülümsedim.

sesim yok ki benim dedim. yemediler. ama olsun.

delice bi merakla okumayı beklediğim şiirler var bilog. daha neler neler var. aklımdan geçenlerin ne kadar azını buraya yazıyorum. yazık sana.

yaşa yaşa yaşa yaşa yaşa...

19 Nisan 2009

! / ?

güçlü ile zalim arasındaki o ince ve titrek çizgide...
erguvanları fark edecek kadar huzurlu,
acımasızca
mutlu
.

the secret of life: breathe deeply.

16 Nisan 2009

nerrantsoula - 7 farkı bulunuz oynamaca

panait istrati'nin nerrantsoula'sı okuma listesine eklenmiştir, saygılarımla arz ederim.

çünkü nerrantsoula XYZ yerine ZYX adlı ilacı almıştır. zaten XYZ diye bi ilaç hiç olmamıştır. farmakolojik özellikleri, gerçek olamayacak kadar hayalsi muhteviyatı heidi'nin hastalıklı ruhunun bir uzantısı olabilir ancak.
-ZYX'in son kullanma tarihi bugün mü geçmiş?
-evet. atalım, zehirlemesin.
-yannışşş, süresi geçen ilaç zehirlemez, sadece faydalı etkiler azalır.
-o zaman biraz daha dursun çekmecede. (faydalı etki ne lan?!)

-egoizmin dibine vurmuş diyorlar senin için, kendisinde boğulmuş diyorlar...
-evet ama bu şimdiye kadar hiç egoist olmadığım için oluyor biliyorsun.
-burnundan nefes almayı bilmiyorsan ne diye daldın havuza?
-inanç meselesi azizim. kör inanç. her insana oyunun başında 500.000 puan verip başlatmaca. alın, saçıyorum puanlarınızı! ha, bi de sonsuz canınız var olum... alın size anahtar, al al, rahat rahat dolaşın işte.

-ya film işini bu kadar ciddiye alma, kim takar ki gerçekçi olmuş olmamış...
-öyle deme, asosyal manyaklar ve öğrenciler takıyor.*

eskisini getirin, yenisini götürün. eskisini getirmeden yenisini almaya çalışan ya saftır ya kurnaz. öpüyoruz - müdüriyet-

madame bovary, ces't moi.**



* "bu filmde ben varım" filminden bir replik.
** flaubert.


******yazar bu post-modern(imsi imsi) yazısında şöyle büyükçe ve genişçe bir metaforu çok afedersiniz kullanıp atmıştır. mesaj kaygısı ya çoktur ya hiç yoktur.*******

12 Nisan 2009

ta ta ta tam-pa pa pa pam

ondan kelli büyük uğraşlardan sonra siz sevgili okuyucuların hizmetine açılmıştır!
oh sıcak sıcak, mis gibi.
afiyetle yiyiniz.

essahlı bi kıritisizim

coach potato:
ben seni tanıdığım için orada (bloğu kastediyor) yazdıklarını okumuyorum
genelde kaydadeğer şeyler ifade etmediğin yanından çıkıyor çünkü
ifade ettiğinde belli kaygılar seziyorum
kırmama, yumuşatma, acabalama vs.

bilogcum kulak ver buna.


bu arada doğrusunun "couch potato" olduğunun farkındayım. ama benim kastım "coach potato". bi nevi yaşam koçu gibi düşünün siz onu. terbiye edip fenafillaha eriştirecek olan derviş filan.

10 Nisan 2009

bir zamanda ben

antropia yunan dansları topluluğu var şimdi mesela. hatta dün gece ses tiyatrosu'ndaydılar. biz de hazır ve nazır oradaydık. şahane bir gösteri sundular bize diyeyim de manevî menajerlik yapmış olayım. hehehe.
neyse, kimdir nedir derseniz bakın bu sitesi derim ben de size. yakın duralım, seyit ali aral'ın dediği gibi.

aç karnına şarap içmeyin! hele kötü şarapsa hiç içmeyin. onu rakıyla falan karıştırayım da demeyin sakın. bir gece bunların hepsini yaptıktan sonra dünya sizden 9 kez uzaklaşmışken ve beyoğlu'nda yürümeye çabalarken karşınıza uğur polat adlı ademoğlu'nun çıkmaması için dua edin. hayır biliyorum saçma oluyor, aptal aptal sırıtıyorsunuz filan, adam gayet bıyıklı gülüyor. töbe tanrıma.

ha, mesela hadi bu oldu diyelim eskaza. eve geldik bi şekilde, artık uyuyacağız. işte bu anda kardeşimiz mesaj atmasın mesela: abla televizyon izle! yok artık, niye? ya, izle sen.

a evet ne güzel, ne cici. bravo. alkış. yolunuz açık olsun, yıldızınız parlasın, süzgecimden geçtiniz, eminim.

giderken not: anti-empatik olduğumu savunan çok sevgili poema insurrectum*, yazılarını okumayı çok istedim ama biloğun bir gün içinde nedense "sadece davetli kullanıcılara açık" ibaresini almış. evet, tuhaf bir ilişki oluyor bu galiba. farkındayım, hatta alıştım bile. her oyunun bir kuralı var demek ki, demek ki bu oyunda kuralları sen koyuyorsun. neyse işte, niye uzatıyorum. blog kapalı, ilgine.

* kimdir anacım bu? sorusu için "deli cevat'tan aylak adam'a" başlıklı posta bakınız bi zahmet. yani lütfen.

7 Nisan 2009

ondan kelli

güzel proceler var. türk soluyla birlikte birleşmesi gereken biloglar sonunda birleşiyor mu ne...
ya da öyle bi şey. görüceksiniz, görüceksiniz.
ondan kelli sevdiğimiz bir bağlama sözüdür. bizi de bi yerlere bağlasın diye kullanıyoruz.
yakında...çok yakında.
bekleyiniz.

5 Nisan 2009

kalk gidelim de saraylı / bak dikiz aynam kalaylı

demiş olmalı biri bize ki kalkıp üsküdar vapuruna bindik bu öğlen. üstelik ben 12'ye kadar uyumuşken. t. bey bugünkü gezimizden ümidi kesmişken. ama iyi ki süslü değilim ve 15 dakikada hazırlanıp +30 dakikada da beşiktaş iskelesinde olabiliyorum. (şu anda fonda cocorosie-tekno love song çalıyor olması dikkatimi dağıtıyor, anlayışlı ol o yüzden ey okur). evet, ne diyorduk, beylerbeyi sarayı. tamam sıkıldım anlatmıycam daha. gittik, gördük işte, güzeldi.

heidi & coach potato / text message:
-after visiting beylerbeyi, i realized i undervalued the ottomans. this was my first palace visit, so congratulate me!
-you start from the last but anyway this is fine. i appreciate your efforts for all...


hayatımda ilk defa saray gezdim, inanmazsınız belki ama öyle. ve hayatımda ilk defa saray gişesini dolandırdım. küçük çapta yani. ecnebî - ya da kendisinin müthiş çıkarımıyla acem(i)- arkadaşımdan 8 tl yerine 1 tl almalarını sağladım. sanat için/kültür uğruna yaptım, yine olsa yine yaparım. hem siz sormadınız ki arkadaşımız yabancı mı? diye, di mi efendim... öğrenciyiz dedim ben sadece, ki doğru.

tavlada yenildim, damada yendim (bkz. çok amaçlı oyun tahtası). çok yorgunum, nostalcik tramvaya binelim dedim. sonra yok yok oraya kadar da yürüyemeyebilirim, önce tünele binelim, sonra da tramvaya tamam mı?
dedim.


parmaklarımla kadife bir kumaşa dokunur gibi
öpüyorum seni
ilk kez
beklediğimi görmekten ürkerek
gördüğümü bilmemiş gibi yaparak
yaşamaktan...
gül geç hep.

2 Nisan 2009

deli cevat'tan aylak adam'a

-iyi akşamlar sayın kendim.
şeklinde şizofren bir diyalog başlatmak istiyorum.

*merhaba!
#kimsiniz?

*ben c.
#hangi c.?

*ya hani konuşmuşuk ya...
#ya?

*evet evet
#hayır hayır. ne işle meşgulsünüz?

*flaneur'üm.
#başka?

*burjuva toplumu...bik bik...fransız sineması...bik bik...world music...bik bik... BİK!
#ah, iyi misiniz? neyiniz var?

*hatırlamadınız mı beni?
#hatırlamıştım ama unuttum, hatırlatmasanız?

*yaşamadık mı? yaşadıysak var mıdır yok mudur?
#yoksan artık yoktur! 98484958486 saniye geçti.

*gideyim mi ben?
#tabii ki. manzaraya dalacak halimiz yok herhalde.

*ama ben seni hiç tanımıyorum ki.
#evet di mi, hayat ne tuhaf, vapurlar filan?

*****************************************
en nihayetinde
* ceketinin yakasını kaldırdı, kalabalığa karıştı.
# sustu. konuşmak lüzumsuzdu. bundan sonra kimseye ondan bahsetmeyecekti. biliyordu anlamazlardı.