30 Kasım 2008

mor pelikül-sarı ayna / nazlı&heidi -fasikül 2

gitmiş oturmuştuk terasa akşamüstü. bir senaryo vardı yazılacak. kızdığımız adamlar vardı. feminist bir öfke değildi asla. cinsiyetsiz bir gözle bir cinse kızıyorduk. her şey uzak ülkelerin şekerli hayatları gibi olsun istiyorduk. madem dişiyiz, peri kızı kategorisine açıktan atanabilelim istiyorduk mesela. bir değnek verilsin istiyorduk belki, pullu giysilerden sonra. topuklu ayakkabıların kutusuna koysunlar. 12 yaşında kurduğumuz hayat, atının tıkırtısını dinlediğimiz pirens bizi köşeden alsın istiyorduk belki. ama yok öyle başlamadı.
geciktik. kendi planımıza geciktik. hayat akar derler ya öyle. nasıl dönüyorsa yelkovan akrebe inat bir saat dükkanının vitrininde. bir çark vardı evet, biliyorduk biz de. ama ne yana dönecekti bugün...
malum, kimse doğduğu gibi görünmezdi, dokunursan bozabilirdin bazı adamları. dokunmazsan toz olabilirlerdi ama. ince bir çizgiydi bu. ısı ayarına benzer bir denge. ya çok soğuktu ya çok sıcak. daima. ılık bir kitabın ilk cümlesi olabilirdi ancak. farz-ı misal tante rosa. ya da herhangi bir filmden bir replik.
ne heidi ne nazlı hanım para biriktirmişti çocukken. ama kumbara'nın yolunu biliyorlardı elbet. kahvenin tadını da. tütünün de tabii. ne kadar azdı ama hakikaten bir insanın bir avucuna sığabilecek şeyler.
sen mesela bileğine ne kadar ip dolayabilirsin? düğümleri hiç çözmeden ama. yaaaaaaa her şeyin bir kuralı var küçük hanım. bugüne kadar öğretmedilerse öğren.
heidi'nin başı döndü. nazlı hanım dönmeyi kesti. müzik sustu. bir tüy havalandı, gözden ırak bir köşede. öyle bir gürültüyle yere kondu ki insanlar irkildi. bir yanlışlık, bir yalnızlık, bir rahatsızlık vardı havada. bir baktılar kupalar boşalmıştı. nereye gitmişti onca kahve?
kalkmak vakti. evet şu teras. ayaklarının onları sürüdüğü teras. bir de baktılar ordaydılar, bir de baktılar sıcak şarap dolmuş kupalar. çaktırmadılar, içtiler.
"ha senaryo ne olacak?" dedi nazlı hanım. "dur ben anlatayım sana" dedi heidi. "bir adam var. genç. bütün gencadamlar gibi işte. ne eksik ne fazla. bir de kadın var. bütün kadınlar kadar siyah saçları, bütün kadınlar kadar boyu. ne daha açık ne daha koyu. ne daha kısa ne daha uzun." "eeeeeeee?"
"eeeeeee si bunlar bir gün buluşurlar. o kadar."
"nasıl o kadar? senaryo olmadı ki bu şimdi. hani imkânsızlıklar, hani zorluklara galip gelen aşk? hiç kimse izlemez bu filmi."
"biz niye izliyoruz o zaman kuzum? senle ben. iki küçük kadın küçük beyoğlu'nda aklımızın peliküllerine kazınmış aynı vasat ve klişe filmi her akşam aynı saatte oynatmaktan neden bu kadar zevk alıyoruz?"
sustu masa. can alıcı dedikleri bu olsa gerek diye düşündü. yutkundu bardak, şarabı yaladı afiyetle. bir yağmur başladı.
sustu iki kadın.
bir martı havalandı kimseye duyurmadan kanat sesini.
camın buğusu yeterince davetkârdı herhalde. kimse konuşmaya yanaşmıyordu. neden sonra barmen, "bir tane daha ister misiniz?" dedi. iki kadın da bir ağızdan "evet, lütfen" dedi.
der demez de gözleri buluştu ve bir kahkaha patlattılar. yarın sorsa barmen yine isterlerdi bir tane daha gözlerini kırpmadan. demiştik ya hani, her şeyin bir kuralı var diye. bu da böyle yaşanacaktı demek ki.
belki isa merhametiydi. belki işin özü zaten yaralanmaktı. bir şarkı der ya hani, "geçebilir misin aynadan hiç yara almadan?" diye.
cadde hiç bu kadar uzun görünmemişti gözlerine. ve hiç bu kadar boş.
bileğindeki iplerin ucunda bir uçurtma taşıyordu nazlı hanım.
heidi bileziklerini sayıyordu sakin sakin.
vakit tamamdı.
görüş bitmişti.
vedaydı, elvedaydı.

ama saçlarından öyle renkler akıyordu ki tarifi zor, kelimeler kifayetsiz.
tadını çıkardılar, ne yapsınlar.

4 yorum:

Android dedi ki...

yahu seviyorum sizin yazdığınız yazıları okumayı.okadar ...lar/ler ki.işte o üç noktayı dolduramıyorum fakat siz doldurabiliyorsunuz..

Adsız dedi ki...

consummatum est: mutlu oldum efendim, teşekkürü borç bildim de ettim. : )

yazıdaki kız dedi ki...

bir insanın,tesadüfen bir yıl sonra bu yazıyı arayıp,bulup,okuyasının gelmesi.
tekrar bu yazıdaki kız olmayı istemesi.

Adsız dedi ki...

yazıdaki kız: bugün öyle dolanırken bu yazıyı bulmak, tekrar okumak ve "allah allah nazlı bu yazıya yorum yazmamış mı?" demek. tesadüfen, evet.