-iki gündür beş kere "izbe" ve "mezbelelik" sözcüklerini harmanlayıp "izbelelik bir yer" dedim. bahsettiğim yer neresi, bilmiyorum.
mezuniyeti inkar ediyorum,kristofır. iş dünyası tek dişi kalmış canavar gibi duruyor uzaktan bakınca, korkuyorum. maslak'ta kayboldum mesela geçen gün çünkü yarım saatte bir plazayı bulamadım. vızır vızır geçen arabaların arasından ceylan gibi sekince bir süre, sex and the city usülü içi boş ve nahoş dizilerde gördüğümüz kendini güçlü sanan topuklu kadınlara (sadece ayakkabı topuğu ve kadın olunca "topuklu kadın" oluyor) benzettim kendimi. üstelik ortada bir mr. big olmadığı da açıktı. hatta belki kimse dizinin sonunda gelip "evet, seni seçtim heidi, kadınım ol" demeyecekti. ya da öyle bir şey diyen olursa ben zaten onun kafasını gözünü yaracaktım.
ahir zamanın en alengirli bay b.'si ben onu beklediğim zamanlarda hiç gelmedi ya artık benim canım onu beklemek istemiyor. bir akşamüstü merhabası daha eksilsin varsın, zaten kendisi hızla şekil değiştiriyor. metro istasyonunda bir aksi durak, beş dakikalık bir gecikmeden doğan beklenmedik bir kesişme... bay b. dediğin bundan ibaretse artık ben yaşanmamış bir yarımlık kadar olası buluyorum bu olmamışlığımızı. içimden selamlıyorum sessizliğini, aklımın içindeki hayalden öpüp yürüyen merdivene koşuyorum. bazen ne kadar da yoruluyorum sana bakınca, yaşlandığım yılları taşıyorsun yanında farkında olmadan. benim sana yüklediğim ne varsa eksiltiyor seni gözümde, olmadığın her şey için seni suçluyorum belki, affet.
uzunca bir süredir tekrar etmiyorum seni, böyle böyle kaybolur musun ezberimden bilmiyorum. ne olursa olsun, birkaç sene boyunca severken en çok kırılıp dağıldığım ama dokunurken bir o kadar cimri kaldığım, şimdiyse kendi ellerimle inşa ettiğim tuhaf bir sanrı olduğunun ayırdına vardığım biri için az ama öz bir hesaplaşma yazısı yazmalı deyip açıyorum bu sayfayı.
böylece bir iç parantez de kapanıyor senin dahilinde bilog, haberin olsun. yükün 1/5 oranda hafifledi.
ilgili adamın dikkatine: yarın cumartesi sanırım. bir su kenarı bul bize, ayaklarımızı sokalım. biraz da kum olsun, bilirsin ben kumda yüzmeyi severim.
akşama saçımın her teline bir kum tanesi yapıştırıp dönelim, yanaklarımız güneşten kıpkırmızı, alnımız gün ışığında sımsıcak.
kum, deniz kızının vergi puludur. her sene en az bir tane bulup alnına, burnuna ve avuçlarına yapıştırmak lazım. yoksa denizi unutur, denizi unutursa da bir daha iflah olmaz, meczup olur.
o yüzden diyorum ki bir deniz bul bize, biraz da kum. uyarına gelirse bir plaj şemsiyesi de olmazsa tepemizde çok memnun olurum, şezlong falan da istemez hani.
24 Temmuz 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder