bir adama "gel" demek....... ama öyle "gel, benim ol" demek değil. kolundan tutup çekmek, "gel, beni tanımanı istiyorum. beni hiç tanı(ya)madın" demek. biliyorum aptalca.
"sen burada kilitsin, beni tanımana izin ver(e)medim ve arkama baktığımda hâlâ orada duruyorsun" demek. tam da bu cümlelerle.
bir anlık şaşkınlık.
"yoğunsundur, ama bir boşlukta konuşabilir miyiz?" demek. sabahtan akşama kadar sokaklarda gezip, istiklâl'de bir çay içip, akşama doğru bir film izlemek. "filmi sen seç mutlaka" demek. bütün konuşmak bütün gün boyunca. anlamak, anlatmak, anlaşmak?
sonra ortaköy'e geçip bir bankta sabahlamak. belki omzunda uyuyakalmak. şefkat?
yeniden başlamak, yeniden yazmak.
güneşin ilk ışıklarının yüzünün kıvrımlarında yaptığı oyunları seyretmek. şaşırmak.
ve ilk ışıkla vedalaşmak. "eeeeee, sonra?" dememek.
___________________________________
zeyrek'te bugün yaşlı bir adam, yaşlı bir adama şemsiye satıyordu. halbuki yağmur yağmıyordu. bir ambülans caddeyi yararak ilerliyordu. saat tam da ikiyi çeyrek geçiyordu.
ben "şiir gibi olmasın" dedikçe o inatla şiir gibi oluyordu.
bu post okunmak için yazılmadı.
24 Ekim 2007
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
okunması ya da okunmaması için yazdığın ve yazacağın tüm okunası yazılarını hep okumak dileğiyle...
çirkin ördek yavrusu:): amanın, yapmayınız efendim. utandım, kızardım.
Yorum Gönder