etkiler alıyorum efendim!
(eskiler alıyorum,eskiciiiiiii gibi oldu bu, idare edin). ama baskı altındayım. kulisten sesler geliyor, kapatma sakın biloguuuuuu diye. meğer sessiz okuyucular varmış, utanıyorlarmış şarkıya eşlik etmeye.
ama telaşlandım bak ben şimdi. kim okuyor, ne düşünüyor, merak ediyorum bunları. tanıyor muyum hepsini, onlar beni tanıyor mu?
saat 17, şimdi haberleri veriyoruz......
heidi çalakalem'e daimi 5 çayına gitti. gönül dostları artık ikimizi de okumak zorunda. sağ yanda altta gördüğünüz üzere heidi'nin nazlı mı nazlı bi misafiri var artık. bundan sonra bana bakan ona da bakıp çıkacak ona göre. hem nazlıdır ki kendisi ne nazlı. yazmaz öyle hemencecik. o yüzden gün saymalı bağlantı şeysi koydum ki ben bazen ne kadar tembelleştiğini ve uzun sürelerle yazmadığını görsün anlasın, kalemine sarılsın diye. en çok da fosforlu kalemine. laf aramızda en çok onu severim ben.
onun dışında evdeyim ben. boncuk, pamuk ve fıstık hanımın ve sarı beyzadenin selamları var, onları tanıyan ablalarının ve abilerinin ellerinden öperler. evet azizim 4 tane oldular bizim bahçenin yünlü mü yünlü kibirli mi kibirli sakinleri. ve bana koşullanmayı başardılar. dün akşam beni yolun başında karşıladılar karşılamasına da kara kaşıma gözüme değil elbet. heidi apla=bavul=whiskas paketi. yaaaaaaa. sarı beyzade yırtarcasına açtı paketi, hanımlara ikram etmeyi de ihmal etmedi ama, kibardır çünkü.
onun da dışında, ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın işte..... çünkü yoksan yoksundur. istanbul sınırlarındaysan nüfus bir adam boyu artar. rakım etkilenmez.
şimdi istanbul'da olman gerekti. köprüde balık-ekmek sözün var. ama hainsin! bu havada gidilmez!
16 Kasım 2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
ben de okuyorum:)
daha yeni basladim.
niye kapatiyorsun yahu
benzeri buhrani ben de yasamistim.
blogun nasil tanitildigini bilmiyordum. yaziyordum ama hep 0 yorum hep 0 yorum. ben kendi kendimle mi konusuyorum lan dedim:)
sonra baska bloglara yorum yazmaya basladim. hem güzel arkadaslar hem de okuyucular edindim.
şu biloglar da olmasa,renksiz renksiz oturacağım be heidi!
peki ya ikimiz de aynı anda aynı çayda buluşursak,buna ne demeli,hem de hiç sözleşmeden...
hem ben en çok neyi özledim biliyor musun heidi?lisedeyken 3. kattan aşağı inip kantinden çay almayı.sonra sınıfa çıkıp almanca dersinde onu büsküvü eşliğinde içmeyi.senin en önde oturduğun yerden,suskun suskun bizi sevmeni -yanlış anlama şimdi sevmiyorsun diye değil =)- özledim yani.
merak etme heidi gülüyorum.hatta alalalili diyorum şu anda.hani derdik gülerdik...ne çok gülerdik.pek çok gülerdik.gülerdik.gülerdik.
gülelim.
pilli cadı: sefa geldiniz efendim. sesinizi duymak rahatlattı. bi çay alın kendinize hemen. :-)
nazlimu: lise defteri gizli bahçem sırdaşım! diye bi dizi vardı. lise en güzel zamanlardı. allahın bisküvisi mutlu ederdi bizi, son ders alınan ve 11+1 insanın paylaştığı burçak bisküvisi. ah, take me back to my boat on the river! tamam mı?
ben birşeyler yazmak isterim sevgili bilog sabihi ama bazen bu okurunuz yanlış şeyler yazmaktan korkuyor ve yazdığınız yazıların fazla duygusal olması da ağlamaklı gözlerini silmek için bir parça kağıt mendil ararken unutuyor efendim yazmak istediklerini ama lüften kapamayınız biloğu soranlara da söğleyin mudavimlerinizin olduğu
vefasız maymun: hah şöyle yola gelin azizim. öyle kapı arkalarında durup utanarak nereye kadar.
şaka tamam sustum. ama hep burda görmek istiyorum seni bilesin.
Yorum Gönder