feline panleukopenia: birkaç gün öncesine kadar aşina olmadığım korkunç bir kelimecik öbekçik. kedi gençlik hastalığı. bahçemizin tüylü ve nazlı sakinlerinden ikisini iki gün içinde kaşla göz arasında yok eden bir illet. bu sakinler 7 ay önce çatkapı gelip bizim bahçeye kamp kurduklarında süt içmeyi bile bilemeyecek kadar küçüktüler, lakin bu bizimle olmalarına engel değildi. öğrettik öğrendiler, öğrendikçe alıştılar, büyüdüler. sayıları bazen 5'i buldu ama normal koşullarda hep 3 tane oldular. işte o üç taneden ikisi hastalandıkları günün akşamı ölüverdiler. biz ne olduğunu bile anlamadan. en sonuncusu da aynı hastalık belirtilerini gösterince gugıla danışmak şart oldu. 20 küsür makalenin ardından kedi besleyenlerin en çok korktukları ve %90 ölümcül bir hastalık olan feline panleukopenia'nın musallat olduğunu anladık. ne yapsak ne yapsak?
hmmmmmm,veteriner evet. sıvı takviyesi lazım çünkü. e burası minik bir belde. varsa varsa bir tane veteriner vardır. evet var. gittik tıktıkladık kapısını, ama ses seda yok. yandaki büfeden edindiğimiz istihbarata göre veteriner bey istanbul'da, zira annesi hasta. güzel, çok güzel.
şimdi? ilçeye gidelim. evet evet, orda daha fazla var veteriner.
yok, 2 tane var. birini arıyoruz, teyze açıyor, yanlış numara evladım diyor. diğerini arıyoruz, telefona bakan yok. cepten arıyoruz (sağol varol teknoloji), istanbul'a gidiyorum, yoldayım diyor. a a bu veteriner dilinde başka bir şey mi demek oluyor acaba? herkes aynı şeyi söylüyor. şekerli su verin diyor bi de, yarın geleceğim diyor. veriyoruz, içmiyor, şırıngayla tıkıyoruz ağzına, kusuyor. sabaha kadar nöbet tutuyoruz başında.
nihayet sabah oluyor, götürüyoruz. yani muhtemelen ölecektir ama ben yine de serum+vitamin ve antibiyotik yapayım diyor. allah allah, hayırdır inşallah deyip bi sabır çekiyoruz. sarı beyzade bir sürü acı çekerken enjeksiyon esnasında, biz de bu durumu sineye çekiyoruz. tam eyvallah diyeceğiz, yannıııız diyor veteriner beyimiz, bu antibiyotiğin 3 gün tekrarlanması gerek.
hoppalaaaaa diyoruz. iyi, beldemizdeki veteriner beyimiz gelir yarına herhalde diyoruz, ilaçları alıp çıkıyoruz.
ertesi gün arıyoruz belde veterineri beyimizi, geliyorum diyor. götürüyoruz. giriş salonu yeşil pufidik koltuk takımıyla donatılmış, veteriner beyimiz masasının başında hasta kabulde. içimiz açılıyor, emin ellerdeyiz. muayene odasına geçiyoruz, aman yarabbi! böyle bir pislik yok. sarı beyzadeyi yatıracağız, yatıracak yer bulamıyoruz. muayene masasının altında ağzına kadar pislik dolu bir kova, masa kurumuş kan kalıntıları ve çamurla kaplı. sanki başka bir dünyaya geçiyoruz. e hijyen diyoruz, muayene odası sonuçta, yandaki dolap şişe şişe alkol, dezenfektan dolu.
çaresizlik ne zor, ceketimizi alıp çıkamıyoruz, başka veteriner yok çünkü. küçücük kutusunun içinde kalsın, enjeksiyon da orda yapılsın diye diretiyoruz ve (iyi ki) muvaffak oluyoruz. işimiz bitiyor, tam çıkacağız veteriner beyimiz eldivenlerini soyarken yannnnııııız hayvana dokunduktan sonra ellerimizi çok iyi yıkıyoruuuuuz demez mi! aklım bir yandan cümledeki "hayvan"a takılıyor, hani çünkü herkese en üst tür adıyla hitap edeceksek o "hayvana" tümlecini sarı beyzadeden alıp size yapıştırabiliriz bence diyorum, çok şık durur.
hayvanlara zerre saygısı olmayan bir veteriner kaçıncı derece bir tezattır acaba diye düşünüyorum. hayvanların insanlar kadar canlı olduğunu, değer ve saygı hak ettiğini, dışarıda yaşasalar dahi pek çok insan sıfatlı kişiden daha temiz olduklarını bilmeyen ve görmeyen bir zihniyet. iki adım ötede makam koltuğuna kurulur gibi kurulduğun hekimlik mertebesinde öğütler saçarken bir dön de aynaya bak, çorabın kaçmış demezler mi insana!
bi de diğer veterinere bok atıyorsun. yok efendim ilacın dozajı azmış da, nasıl böyle yapmış da bik bik bik. istersen vereyim adresini git bi saçını çek rahatla. yav şu koca ülkede biriniz de bunu yapmasın be kardeşim, yani kendini başkasının üzerine basarak yükseltmeye çalışmasın. kuaföre gidersin, öncekine bok atar, ay mahvetmiş saçını şekerim der, doktora gidersin, aaaaaa yanlış ilaç der, veterinere gidersin eksik dozaj der. bi gün de kendi kendinize bir şey yapmaya çalışın, başkasının sözde eksilerini toplayıp yapıştırıp artı yapmaya çalışmayın.
yazının özet ve sonuç kısmı: senden nefret ediyorum feline panleukopenia. sana sinkaflı laflar hazırladım.
13 Şubat 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder