"her şeyi söyledim..."
"'söylemesem de olacak'ları, 'söylesem hiç olmayacak'ları..." dedi, monşer.
içine ancak tahta bir sandalye ve bir küçük sehpa sığabilen avuç içi kadar bir balkonda otururken biz.
şehir hem dibimizde hem de çok uzakta iken.
küçük, beyaz, dişi bir kedi salonu turlarken ve balkondaki perde akşam rüzgarıyla dolarken.
bir mektuptu yazdığı aslında; alıcısı küçük, beyaz bir kadın.
bir şiirdi yaşadığı ve yaşattığı; güzel, nazik adamdı monşer vesselam...
-yazsana bunu.
-hayır, senin olsun.
-ben yazabilir miyim peki?
-elbette.
(birinci perde sona erdi).
ışıklar söndüğünde aynı nağme yankılandı salonun duvarlarında ve kadının kulaklarında sonsuz kere:
"ah kadın...ah kadın...ah kadın..."
8 Eylül 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
as the bard says : "all the world's a stage, and all the men and women merely players: they have their exits and their entrances; and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages."
bard's tail: hamlet de ne tuhaf adamdı yahu. çok laf az iş.
“bugün kendimi çok güzel hissediyorum” dedi, kedi/
davasında haklı sanki/
ama karar vermeli çabucak/
hem günebakan, hem kedi olunmaz ki
hindisüsüverilmiştavuk: ah monşer, tek zamanda çok şey olunsa ya... zaman da dairesel oluverse -tango gibi- ve biz dans ederken hiçbir şeye çarpmasak...
(kedinin boynu, günebakan, yağmur).
sevdiğini dünyalara duyuran kedi, zamanı bükemedi diye kendine ve dans etmeyi fena halde ıskaladığı için mazide, her boydan sayılı boyunlarıyla uzandığı kerevette boyuna boyutlarüstü düşler kurarmış... peki dansı neden ıskalamış? çünkü öptüğü prensler, ekseri kurbağaya dönüşürmüş... kıssadan hisse: bu sefer de allasen bir kurbağayı öpmeyi deneyiniz... :)
Yorum Gönder