22 Nisan 2008

minnok!


işte bis buna minnok diyorus efendim!
sorarım size böyle bir güzellik olabilir mi? ve hemen cevaplıyorum, olamaz.
kedilerin en sevdiğim yeri boyunlarının altıdır. çünkü sıcaktır, beyazdır, görece temizdir. bu hanımcım da bunu biliyormuş gibi gerine gerine poz veriyor objektife.amacına öyle odaklanmış ki flaştan irkilmiyor bile.nereye bakıyor kendileri diye merak ederseniz bi parça peynirli sandviçe. : ) işte bunu seviyorum ben galiba. yani hayvanlar doğallar,düzler,ellerinden geldiğince anlaşılırlar.insanlar gibi değiller.(cümleye gel, sanki insan gibiler demiş biri.) her neyse işte,bu yüzden sevelim,koruyalım,sevdirelim.ama öyle ilkokul nasihatı olmasın bu. ilişki kuralım, ciddîye alalım,dinleyelim, yaaaaaaa,öyle mi yaptı sana, vah vah diyelim. özellikle de evsiz olanları. şöyle bir göz teması kurmak bile yeterli inanın. içinizden geliyorsa da okşayın mutlaka.ama gelmiyorsa zorlamayın zira hemen çakarlar durumu ve öyle bi bakış atarlar ki size çok utanırsınız.
"gelecekte kedi-köpek annesi olmandan korkuyorum" demişti bana bi arkadaşım bi zamanlar.hani vardır ya öyle anneler, sokakta görürsünüz.ağaç diplerine falan mama bırakırlar. yazın su koyarlar sağa sola. düşünüyorum da neden olmasın,değil mi?olsun bence.
işbu metni burada sonlandırır, hayvan dostlarına fiyakalı bi selâm yollarım. ehu ehu.
ama bi şi söyliyeyim mi, hava acayip sıcak.

21 Nisan 2008

deste deste destina


huzurlarınızda üçübiyerde çiçek efendim. beşibiryerde gibi bişi. mösyö yılda bir geldiği için bir seferde bir yıllık alıyor fikrimce.
olsun, bayıldık sonuçta. hatta dillerimize lâl geldi.
onlar öylece süzülmekteler yatakta şimdi, ben de göz süzerek onlara bakıyorum, arada da göz kırpıyorum gizli gizli.
mösyö mü? çok çok uzaklarda. atta gitti, gelecek. seneye bu vakitler. bekleyiniz efendim.

20 Nisan 2008

çeşitlemeler çeşit çeşit

he has just gone. a few minutes ago.
gone with the night wind.
nokta.

10 Nisan 2008

maviliklere......



broşküpekolye telbükmecesarmaca.
ve mavi vişne.
olmaz öyle şey demeyin kuzum, hiç masal dinlemediniz mi yoksa?

4 Nisan 2008

(anti) hero (anti)!

düşündüm de ben hangimiz kendimizi birbirimize ne kadar anlatabiliyoruz diye. hani böyle boğmadan, beni dinle beni dinle demeden. ya da bazen nasıl da duvara tosluyor insan küt diye. bilirim, tanırım diyorsun, bir bakıyorsun kabuğun altından bambaşka bi şey çıkıyor.
hayat ne kadar yanımızda? kesiştirebiliyor mu her zaman iki insanı? güzel teğetlikler yaşatabiliyor mu? bazen öyle şiddetli bir sarsıntıyla çarpıyoruz ki o insana. bir bakıyoruz kırık dökük. hayır efendim romantico değil!
hem nereden bilebilirsin kuzum karşında oturan insanın neden orada oturduğunu? ne duymayı beklediğini? neden kalkıp geldiğini? neden boş baktığını? anlamadığını? kafasından neler geçtiğini?
çok sık olmaz ama bazen olur. bir insanla tanışırsın (tanırsın demiyorum zira, dikkat!) ve dersin ki sizinle şöyle boğaza karşı bacak çelip iki tek atalım. seni seçtim ben hesabı. bir ışık, bir gülüş, bakış, ya da her neyse. susuz yaz'da esas oğlan esas kıza der ki "içimde beni sana iten bi şeyler var!" yaaaaaaaaa. aşk daha icadolunmamış azizim o zamanlar. hele hoşlantı hiç!
böyle saf, bu kadar net işte. hoş, dediğim o değil benim. olabilirdi de ama değil.
tanımak, ta-nı-mak. sade ve sadece. dedim ya az evvel, iki tek atmaca.
ama gerçek dünyaya hoşgeldiğimizde, bir bakarız ki durum hiç öyle değil. çünkü insan acayip şey, şeker. hatta egodan ibaret. ahhhhhhh, kalbim sancımakta.
bi geri dur hemşerim, o kadddaa da değil! diyesi geliyor adamın ve madamın.hadi ordan üleyyyyyn! hatta.
nası yani şimdi? duyular, duyu organları, sen ben tanımak? ora nere oluyo cicim?
neden ben? ha, evet ilgincim. ama kader,kısmet. merakınızı bağışlayamam. hem fallar tutmaz küçük hanım.(çıkmaz mıydı yoksa?) nereye açılır bu kapı? allahım omzuma bir sorumluluk mu yüklüyor bu? neden beni seçtin? neden köşeme müdahale ettin? hay allah, şimdi daha çok kavga edeceğim o mâlum şey ile (şey mi dedim, pardon.) çarpıntım var. bi sigara yakabilir miyim? kahveyi azalttım. sadece kokladığın bi şeye var diyebilir misin? hep şu underground müzisyen hayatının suçu. aman allahım, yağmur mu yağacak ne? yine görüşürüz. (yok sağlıcakla kal sen en iyisi!)
kalbe baskı, ayaklara eziyet, gözlere ceza. parmak uçlarını saymıyorum bile.
eski şarkılar çalmakta içimde şimdi. ama ufaktan ufaktan. senin duyamayacağın kadar sessiz, beni mutlandıracak kadar sağlam.
her şeye rağmen, yaşanmışlık var. evet, iyi ki.