30 Temmuz 2009

yolun ilk çeyreğinde hayattan çıkarılan ilk ders

çocuksun daha heidi, biliyorsun di mi? kırk fırın değil kırk bin fırın ekmek yemen lazım daha büyümek için. anlamadığın ne kadar çok şey var hayatta. sen farkında olmadan doksan dokuz koldan akıyor hayat. herkesin kendine göre bir gerçekliği var ve herkesinki en çok kendini yakıyor. kendi küçük pencerenin elverdiği kadar görüyorsun dünyayı; a dünya buymuş, bu kadarmış diyip yaşıyorsun; sonra bi açılıyor öbür pencere, feleğini şaşırıyorsun. bakakalıyorsun öylece giden geminin ardından, serde çocukluk var, ağlıyorsun.

ve fekat başkasının zamanı senin zamanına toslamadan akıp geçmiş oluyor, yetişemiyorsun. düzelteyim diyorsun, koşayım arkasından, durur da bir el verirse ne ala, yoksa ömrün boyunca taşıyorsun cebinde yanlış ata oynamanın faturasını.

koş yakala, sarıl sımsıkı, belki öyle munis, öyle yumuşak elli bir adamdır ki o kadın görür seni de hâlâ çocuk olduğunu unutursun azıcık.

hamsın daha, piş de yanma inşallah.

4 yorum:

Android dedi ki...

sabah sabah okutulacak yazı mı şimdi bu kuzum..kalbine hayranım..

yanmazsın da çifte kavrulmuş iyidir be heidi..

Adsız dedi ki...

android: "kalbine hayranım", ne güzelmiş o. iyi ki yazmış heidi bu yazıyı o zaman. çifte kavrularak büyümeler o zaman.

Muhlis bey dedi ki...

Ne mutlu seni çiğden tanıyıp sevenlere..

Adsız dedi ki...

muhlis bey: halis muhlis ve hem de munis bir bey. :) senle ben olmasak kelime oyunlarına kim eziyet edecekti, değül mü?