benden daha önce ve daha hızlı yaşlanıyorsun. yine de her seferinde bakar gibi değil de görür gibi bakıyorsun objektife.
şaşılacak ne çok şey var. ben bunu yazarken kur masayı madam despina çalıyor mesela. şaşılacak ne çok şey var, sen ne kadar çok yaşlanmışsın bir senede.
ceketin daha kahverengi, yüzün daha da siyah. daha az uyumuşsun, daha çok yorulmuşsun.
kesip saklamayı ıskaladığım bir gazete kupüründesin şimdi. birçok insanın çoktan kullanıp attığı.
bense hiç görmedim o kupürü. o gazete kesiği ortaya çıktığı anda bir kertik daha uzaklaştın sen, hani döne döne ufalır ve kaybolur ya kağıtlar, hani televizyonda falan görürüz. işte onlar gibi. elime geçse buruşturup atamayacağım yarım bir gazete sayfası, bir fincan kahve, birkaç eski film, bir iki bilet koçanı, bir gişe arkası, bir merhaba! sıfır bugün nasılsın? giriş cümlesi, dumanını gözümün yuttuğu sayamayacağım kadar çok sigaranın yarısı, bir yıla rezerve tahta ve sert bir sandalye, birkaç afiş, bir poşet dolusu bozuk para, radyolu siyah bir kasetçalarda adını hatırlamadığım bir fm, karantinaya alınmış bir telefon numarası, bir pantolon, iki kazak, bir ses, biraz müzik, kısıtlı diyalog, mühim bir organ, birkaç dergi, bir buçuk saat, çok ışık vs. diye sıralayabileceğim anlamsız bir bütünün sen ne kadarlık bir kısmını, ne kadar sahiplendin ve yaşadın bilmiyorum.
kupür diyordum sahi, güzel çıkmışsın. yahut yine mi güzeliz yine mi çiçek?
şimdi sana bir de karantinalı despina'dan bahsederdim ama
olmayacak şey bir insanın bir insanı anlaması.
25 Şubat 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder