18 Eylül 2009

duo

gidelim buralardan monşer....
nereye?
hiçbir yere. hiç kimse olmasın. hiçbir şey. kaybolalım yani. zaman dursun, biz ne zaman istersek o zaman akmaya devam etsin. stand by butonuna dokunur dokunmaz bilinç dışı akışlarımız nihayet başlasın. duvarlara çarpa çarpa akalım. gümrah ırmak olalım. formumuz değişsin. su olalım, hava olalım. ne olursak olalım, bu katılık ve sabitlik yok olsun yeter.

gidelim buralardan morpheus....
nereye?
tatile mesela. senle ben. mesela karadeniz'de bir yere. ya da en ege'ye. sen seç. sabahtan akşama kadar yürüyelim, yağmur mevsimi olmasından huzur duyarak... ama hiç konuşmadan yürüyelim. aklına bir şey gelen diğerinin gözlerinin içine bakıp gülümsesin sadece. yanaklarımızdan aksın damlalar. öyle sakin yürüyelim. kıvamsız, belirgin bir bilinçle. her zaman olduğu gibi işte.

gidelim buralardan heidi...
nereye?
her yere, her şeye.
lakin sırayla...

8 yorum:

morpheus dedi ki...

karadeniz olsun..

Adsız dedi ki...

morpheus: bittabi, zaten ege'de yağmur bile yoktur, kesin.

Monşer dedi ki...

öyle yakın bir yerde ki uzaklar... çay ve ihtiyaç molası vermeden gidebilirsin mesela... uzak akrabalara zoraki uğramak, zoraki gülümsemek gerekmeksizin ya da buranın meşhur şeyini oraya götürüp sahte teşekkürler arasında bayatlıkları iç etmeksizin... yakın yerdeki uzaklara erişim için önce varsayılanı geri yüklemek, mobil aygıtta oturum açmamak gerekiyor... buna eskiler gönül tahtına yeniden oturmak da diyorlar tabii... İş bu taht-ı safahatta bol sayfiyeli, sınırsız sorumsuz muhabbetler diler, arzlarımı işte böyle endam ederim, efendim...

Android dedi ki...

gidebilecekken gitmemeyi seçme de..

sen ona git o sana gelsin yeter..ama sonra bir karadeniz görün birlikte, ege de görün.

duygsal heidiyi de pek severim ben =)

Adsız dedi ki...

Safranbolu

Adsız dedi ki...

monşer: uzaklar o kadar da uzak değilmiş monşer. hemen dibimizde bir avrupa kenti soluk alıyormuş meğer. ışıkları, masası, beyaz örtüsü, minik kandili ve taş sokağıyla...dün geceyi mümkün kılan gözlerinizden öperim.

android: duygusal heidi saklanmıştı uzun süredir android hanımcım, gördüğünüz gibi yine ortalıkta. hayır olsun inşallah. : )

adsız: safranbolu evleri... ah. : )

Monşer dedi ki...

When forty winters shall besiege thy brow,
And dig deep trenches in thy beauty's field,
Thy youth's proud livery so gazed on now,
Will be a totter'd weed of small worth held:
Then being asked, where all thy beauty lies,
Where all the treasure of thy lusty days;
To say, within thine own deep sunken eyes,
Were an all-eating shame, and thriftless praise.
How much more praise deserv'd thy beauty's use,
If thou couldst answer 'This fair child of mine
Shall sum my count, and make my old excuse,'
Proving his beauty by succession thine!
This were to be new made when thou art old,
And see thy blood warm when thou feel'st it cold.

Adsız dedi ki...

monşer: bu kadar "carpe diem" yapılmaz ki monşer. : ) neredeyse "come on corinna, let's go a-maying" olmuş bu. (bkz. Robert Herrick-Corinna's Going a-Maying)

o diil de en pessimist sonelerden biridir bu yazdığınız kanımca.

(o da diil de aklım hâlâ o beyaz örtülü masada ve şarap kızılı sohbette...)
eylül
gecesi
.