29 Ağustos 2008

gitme vakti

işbu post ofis içerikli ve ofis kaynaklı son post olma özelliğini taşımaktadır.
yaklaşık bir buçuk saat sonra bu dev plazadan çıkacak olmamın yarattığı heyecanla kaleme alınan bu yazıda, sadece yorgunluk yorgunluk yorgunluk mevcuttur.
tatilsiz geçen iki aylık koşuşturmaca sonucunda suyu sıkılmış portakala dönen bünyem, karpuza evrilip kanepeye yayılmak ve siesta yapmak için yanıp tutuşmakta olmasa, mücadeleci ruhum geç de olsa (eylül eylül) beni bi sahil kenarına çekebilirdi ama, yoooo artık olmaz. bu sene de donumuz deniz görmesin n'apalım.

YARIN ADAYA GİDİLEDEKSE BU GÜZEL HABERDİR!
şşşşşşt, sus sus tamam.

bu yaz ne özledin diye sorarsanız: bahçeyi özledim; çardak altında kahvaltı özledim; akşam üzeri yürüyüşü özledim; gece bahçede dvd izlemeyi özledim; kafamda upuzun bir to-do list'le uyanmadığım günleri özledim; bugün nasıl sıkılsak, hangi televizyon programıyla delirsek, hangi dizinin beş yüz bilmem kaçıncı tekrarını izlesek diye ciddi ciddi düşünmeyi özledim. sabaha kadar oturulmuşsa eğer çocukluğumda olduğu gibi hâlâ erken abuk saatlerde yayınlanan o muhteşem çizgi filmleri (jetgiller, sevimli kahramanlar, taş devri, ninja kaplumbağalar, casper ve o gün çok şanslıysak şirinler) yine yeni yeniden seyretmeyi özledim.
evi özledim.

ev gibisi yoktur. ev gibisi yoktur. ev gibisi yoktur.
hah geldin mi oz büyücüsü, hadi gidelim.

Hiç yorum yok: